Yıllar önce bir görme engelliler okulunda, görme engelli bir çocuğa kitap okurken sohbet etmeye başlamıştık. Çocukla epeydir arkadaş olduğumuz için sohbetimiz de samimiyetimiz de artmıştı. Ona tıbben görmesinin belli bir oranda mümkün olacağını söyleseler ne yapardın diye sormuştum (böyle bir şey mümkün değildi, yıllar önce sormuştum, bugün çok aptalca bir soru olduğunu düşünüyorum sorumun). Çocuk gülümsemiş, böyle bir şeyi asla istemeyeceğini söylediğinde ise çok şaşırmıştım.
Bunun neden olduğunu sorunca da, "15-16 yıldır görmüyorum, alıştım artık buna, bu saatten sonra görürsem kafayı yerim, çıldırırım" demişti. İlk başlarda anlatmaya çalıştığı şeyi tam anlamamıştım. Çoğu görme engellinin de böyle düşündüğünü söylemişti dostum. Yıllar geçtikçe görme engelli o arkadaşımın ne demek istediğini aslında daha iyi anladım.
Hepimizin kendine göre bir hayatı var. Hayat içerisinde kendimize kurduğumuz bir dünya var . Yaşadığımız topraklar üzerinde kurduğumuz bir yaşam biçimiz, algımız var. Bizi hayata bağlayan inandığımız şeyler var. Belki en doğru bir hayatı yaşamıyoruz lakin yaşadığımız dünyanın bizim için en doğru olduğu muhakkak. Tuttuğun takım senin için en iyi takımdır. Oy verdiğin parti bu ülkeyi hiçbir zaman aklamayacak sen de ben de bunu biliyoruz lakin senin için en iyisi o. İnandığın değerler bizi asla kurtarmayacak, dünya senin fikirlerinle hiçbir zaman güllük gülüstanlık bir yer olmayacak, bunu hepimiz biliyoruz aslında bilinç altından; ama bunların hepsi yukarıda dostumun dediği gibi bizim kafayı yememek için ihtiyacı olduğumuz şeyler.
Görme engelli birinin gözlerini yıllar sonra açarsanız onu çıldırtabilirsiniz. Çünkü kendi beyninde kurduğu dünyayla, dış dünya arasında derin bir uçurum vardır. Onun gözlerini açmak bir noktadan sonra benliğini, kimliğini reddetmek gibi bir şey olacaktır.
Kimsenin gözlerini açmayın. İnsanlar kendileri için, en güzelini ve en doğru olanını kurdukları dünya'da yaşıyorlar zaten. Bırakın bu ucuz kahramanlıkları...İnsanlara saygı duyun yeter.