28 Şubat 2013 Perşembe

ALİ UTKU


27 Şubat 2013 Çarşamba

ADANA-EREĞLİ Tren Yolunda...


5 Şubat 2013 Salı

Pucca

 Pucca hakkında bir yazı yazmam için öncelikle onun kitaplarını okumam gerektiğini düşünürek kitaplarını aldım, okudum. Kah trende, kah otobüste giderken kah uyumadan önce kitapları okuyup bitirdim. Bu süreçte de Pucca hakkında  yazılanları da okudum. Bilhassa sözlüklerde yazılanlar ya da onun hakkında forum sitelerinde atıp tutanların çoğunun yazdıklarını da okudum. Benim okuduğum Pucca ile kendisine atıp tutanlar arasında dağlar kadar fark vardı. "Olayı yanlış anlamışsınız arkadaşlar" demek için de bu yazıyı yazmak istedim.

Pucca Sezen Aksu'yu annesi şeklinde tahayyül edecek kadar naif ruhlu bir kız. Benim gibi bir Sezen Aksu hayranı...Bu naif ruhun içerisinde aslında onu koruyan gizli bir güç de var. Zira yaşamış olduğu şeyleri insan okuyunca böyle bir yorum yapamadan edemiyor. Hayatta birçok zorluğu yaşamış, buna rağmen babasını arkasında hissettiği zaman yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığı kadar da güçlü bir kız diyebiliriz. 

Benim Pucca'yı aslında okumaya iten ana sebeplerden biri de bu kadar çok okunmasının nedenleri üzerinde düşünmekti... Evet nasıl oluyor da bu kadar çok okunan bir yazar Pucca? Aslında bu sorunun tek bir cevabı yok. Benim gözlemlediğim kadarıyla kızlar Pucca'ya sarılıyorlar. Aslında onların dile getiremediği şeyleri, Pucca dile getiriyor. Bu kadar sığ bir yaklaşımla değerlendirmek bizi sosyolojik tespit yapmaya kadar götürebilir, evet. Sonuç itibariyle kızların kendi varoluşsal özellikleri itibariyle yaşamak istediklerini yaşayamadığı, kendini sürekli sınırlandırdığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Pucca belki de bu tabulara balyoz gibi iniyor yazdıklarıyla.  Kızların içerisinde bir Pucca var. O Pucca'yı susturuyorlar, kendi özünü oluşturan o şeyleri kendileri dışında var olan sebeplerden ötürü saklamak istiyorlar. Pucca ise saklanmıyor, saklamıyor. Neyi yaşamak istiyorsa onu yaşıyor. Duygusal, bazen kafası karışık, bazen çılgın, bazen korkusuz, bazen komik, bazen ezber bozan...Bu yüzden bilhassa kızlar tarafından Pucca seviliyor. Evet, seviliyor çünkü onda belki de kendilerini görüyorlar. Olmak istedikleri kendilerini, içlerindeki çılgın kızı... Bu yüzden onu sahipleniyorlar. Trende, otobüste, sokakta birinde kitabı görünce bile munzır bir gülümseme ile bu sahiplenmeyi süslüyorlar. 

Belki farkında olarak, belki de farkında olmadığı bir güdü ile Pucca çok şey anlatıyor. Anlattığı aslında bu ülkedeki koca bir fotoğraf... Bu fotoğraf içerisinde duygular, söylenenler, düşünceler iç sesimiz gibi bir şey... Samimi bir dille yazmış olması ise onun akıcı yazmasını sağlıyor. Spoiler vermekten kaçınarak söylüyorum, okuyun derim...