28 Ağustos 2013 Çarşamba

Tren Ve Hayat

Yeni blog
Tüm TREN aşıklarını

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Boş ver!

Biliyorum:
"Yapmaz" dediğin dostların yaptılar.
Belki de en güvendiklerin bile aslında o kadar da güvenilir olmadıklarını gösterdiler sana.
Bırak onlar çirkin kalmaya devam etsin.
Sen yüreğini temiz tut. Hiç kimse için kin besleme; intikam duygularıyla hareket etme.
Onlar kendi bataklarında her geçen gün batmaya devam ederken, sen güzel kal! Olduğun gibi ol!
En güzeli böyle!

                  Hakan Altay 

22 Ağustos 2013 Perşembe

Ne yaptın Sen?

 Her toplumun kültürüne ait olan ögeler o toplumdan izler taşır. Halk oyunları, yemekler, türküler, inanışlar, kültüre ait her ne varsa insanda o toplumda yaşadığı için etkilenir. Biz bu toprakların çocuğuyuz. Yediğimiz bir tatlıda, bize ait bir şeyler vardır. Şekeri bizimdir misal, hamuru, sütü, cevizi, yağı. Toprağın üretir, insanın işler. Salt mekanik bir işleyiş değildir bu, annelerimizin "sevgimi de kattım" dediği şey de vardır, insanın ruhu da işler yaptığı baklavaya vesselam. O güzel börekler, o güzel insanların ellerinden çıkar, o tadına doyum olmayan yemeklerimiz, malzemeden ibaret olmayan şeyler vardır onu güzel yapan.

 Bu toplumda yaşayan bir insana ben kini öfkeyi nefreti yakıştıramıyorum. Belki abarttığımı düşüneceksiniz; baklavayı anlayan bir insan nasıl öfkeye sarılabilir ki? Neresinden bakarsan bak bir tat, zevk, her şey var. Kine, öfkeye nefrete sarılmış bir insan baklavanın hakkını veremez. Bunu ben demiyorum, arama motoruna yazın, Japonlar ne deneyler yapmışlar. Su var ya su, her gün suya kötü söz söyle, su bile renk değiştiriyor. Böyle bir şey.

 O yüzden öfkeyle, nefretle, kinle ve şiddetle kendini anlatmaya çalışan insanlarda bu topluma ait olmayan bir şeyler görüyorum. Sen hiç mi halay çekmedin, horon tepmedin, şöyle güzel bir düğünde sevdiğin insanla karşılıklı çiftetelli oynamadın; baklava, aşure yemedin? Sen nasıl bir insansın ki, içtiğin suyu bile anlamadın be! "Ne olursan ol gel" diyen Mevlana'ya hiç mi rast gelmedin, "Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme" diyen Yunus Emre'yi de mi okumadın. Hac-ı Bektaşi Veli "İncinsen de İncitme" demiş onu da mı anlamadın, Neşet Baba'nın türkülerini de mi dinlemedin be?

 Hayatında hiçbir estetiğe yer vermedin ki tahammül edemiyorsun.  Naylondan bir hayat yaşadın. Sen bu toplumu anlamadın, yediğin tatlıyı, içtiğin suyu hiçbir şeyi anlamadın!
 Ne yaptın sen Allah aşkına, söyle bana;  kine, öfkeye sarılmaktan başka ne yaptın? O yüzden bu topluma ait olmayan bir şey var sende; şeytanca bir şey. Türkülerimizde, yemeklerimizde, oyunlarımızda sana yer yok!
                                                                                             Hakan Altay


14 Ağustos 2013 Çarşamba

Mısır İçin

Mısır'da olanları kanım donarak izliyorum.  Ölen insanların sayıları net değil; kimi 600 diyor kimi 700. Katliam olduğunu anlamanız için rakamlara bakmanız yeterlidir. Eğer bir yerde ölen insan sayısı üzerinde söylenenler farklılık gösteriyorsa, orada katliam var demektir.

Katliamın olduğu bir yerde ölen masum insanlar vardır. Çocuklar, kadınlar... Hiçbir suçu olmayan insanlar vesselam.

Şu sorunun cevabını verebilecek biri var mı, Mısır'da bugün insanlar neden öldü? Hangi inanç, hırs, iktidar özlemi, çıkar bu kadar insanın ölümünü haklı kılabilir?

Verilecek hiçbir cevap yok biliyorum. Mısır'da darbe yönetimi canavarlaşmış durumda, zalimlerin  gözü hiçbir şeyi görmeyecek ve tarihte yapılmış katliamlar gibi yine çok kanlar akacak. Olan çocuklara, kadınlara olacak.

Ne oldu da bu hale geldiniz? Daha 3 ay öncesine kadar otobüste birbirine yer veren, piknik esnasında tuzunu paylaşan insanlar şu an birbirlerini öldürüyor. Bu kan, vahşet niye?

Aslında tüm soruların cevabı basit. Günümüzde savaşlar "böl, insanları birbirine kır, kurtarıcı olarak gir ve sömür," sistemi üzere kurulu. Bu bir komplo teorisi değil; Suriye'de, Mısır'da ve şu an yeryüzünde katliamların, savaşların eksik olmadığı tüm coğrafyalarda insanlar daha düne kadar bir şekilde birlikte yaşayabiliyorken, bugün neden yaşayamıyor?

Bizim farklılıklarımızı sahiplenmemiz gerek. Kim olursa olsun, bu topraklar Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli gibi nice hoşgörü bilginlerini, gönlü yüce şahsiyetleri barındırmış bir coğrafya. Bu topraklarda hoşgörü  okyanusu Mevlana'larımız var, gönlü yüce Yunus Emre'lerimiz var, yolu doğruluktan geçen Hacı Bektaşi'lerimiz var. Biz birlik olursak, koca Dünya bir araya gelse hiçbir şey yapamaz.

Türkülerimiz, sazımız sözümüz, nice şarkılarımız var.

Bırakalım artık şu kini, kibiri, kıskançlıkları, dedikoduyu, öfkeyi. Bizi ötekileştirmeye, ayırmaya çalışan kim olursa olsun, bir dur diyelim. İnadına selam verelim insanlara. Bizim gibi düşünmeyen insanlara... Birlik olalım. Hepimiz bu toprakların çocuklarıyız, piknikte paylaşacak tuzlarımız, otobüste verecek yerlerimiz var. Kimseyi  ama kimseyi kimliğinden ötürü yadırgamadan, ayıplamadan, tahammül etmesini bilelim. Zor değil; gerçekten zor değil, eğer böyle yapmazsak, sazlarımızda, masallarımızda, ninnilerimizde, türkülerimizde, destanlarımızda gözü olanların ekmeğine yağ süreriz.

Bunu anlamamız için daha kaç katliamı televizyondan izlememiz gerek?

1 Ağustos 2013 Perşembe

Ölüm

"Ölümün olduğu bir hayatta daha ciddi ne olabilir ki?" diye soruyor ya hani, bıçak gibi...

Benim cevabım şöyle: Kocaman bir boşluk. Kocaman, hiç dolmayacak bir boşluk..

Senden geriye kalacak olan tek şey bu evet: Boşluk.

O yüzden ölümün olduğu bu dünyada, gerek yok kalp kırmaya, insanları üzmeye... İyiliği yaşatmak, umudu yaymak varken...

Sokaklar senin, denizler, yıldızlar, köpük köpük akan sular... Çıkar ayakkabılarını dans et, zıpla, koş, bağıra çağıra şarkı söyle! Kim ne düşünür diye düşündüğün yeter, bırak kim ne düşünürse düşsün.

Git ve sarıl en sevdiğin insana sıkı sıkı... Geriye kalan her şeyi boş vermesini bil! Kaç devir geldi, kaç nesil geçti, kimseye kalmadı bu dünya, sana da kalmayacak;

Güzel anılara, sıcak dostluklara, sarıldığın anlara kalacak. Hepsi bu kadar! Fazla abartma!                      

                                                                                                      Hakan Altay