19 Ocak 2012 Perşembe

Cono Mahmut

- Bir cono için hayatta hırsızlıktan başka çare yoktur,  dedi adam,
- Nasıl yani dedim?
- Şimdi ki gençler uyuşturucu işine de giriyor ama bu bize aykırı,
- Aykırı mı?
- Evet, biz çalarız, bizim işimiz hırsızlıktır. Bizim bildiğimiz tek şey budur. Bir cono çaldıkca yaşam bulur, bir cononun hayatı budur.

Adana'da sayıları gün geçtikce azalan cono aşireti mensuplarından biriydi bu garip adam. Hiç çekinmeden hırsızız biz demesi ve bunu övüne övüne söylemesi çok dikkatimi çekmişti, conoların hırsızlıklarıyla övündüklerini çok duymuştum ama birinci kişinin ağzından duymak beni dumur etmişti:

 - Bütün Adanayı soyup soğana çevirdik, yeni yetişen gençlerimizi Adana kesmiyor artık, Ankara İzmir, İstanbul gibi büyük illere kaçıyorlar. Oralarda müşteri çok.

 - Peki sen çalıyor musun? dedim
 - Çalıyorum
 - Çalıyor musun? (adam o kadar rahat ki, şaşırmıştım)
 -  Ne sandın ya? Elbette çalıyorum, dedim ya benim işim bu, ben çalarım. Ben hırsızım.
 - Sence bu ne kadar doğru?
 - Doğru derken dedi, anlamayarak afal afal baktı.

 Adamın hayatı öyle bir hayattı ki etik, ahlak, kanun ne unutmuştu tamamen. Konuşmaya başladı,

 Biz çocuklarımızı çok küçük yaşta eğitmeye başlarız, bakma sen bana, yıllar evvel karpuz gibi bir çocuğum doğmuştu. Tombiş tombiş, ahh! bir görsen. Adını babamın adı Mahmut koyduk, bunu ufacık yaşta öyle bir eğitmeye başladım ki, bir marifet bir marifet sorma gitsin, iki dakikada cebini boşaltır, evini elli altıya çevirir,  ruhun duymaz,  öyle bir çocuktu, erken atıldı işe, gün geçtikce de hünerine hüner kattı, az demedi çaldı, çok demedi çaldı, çaldı da çaldı. Ünü tüm conolar arasında konuşulur oldu, kahraman gibiydi bizim için o, ahh ahh ne çalardı be, çok güzel bir çocuktu yeni yeni serpilmeye başlamıştı, gözü yükseklerdeydi, bitmek bilmeyen bir hırs ve azimle işe gidip geliyordu, iyi iş çıkarıyordu, yeni yetişen çocuklara örnek olarak gösteriliyordu hep.  Bende gurur duyuyordum evladımla, o çaldıkça artıyordu gururlanmalarım.

 Eee sonra dedim adama meraklı meraklı bakarak. Peki ya sonra?

 - Vurdular mahmutumu.
 - Vurdular mı?

 - Evet vurdular, büyük bir işe gözünü dikmiş bir gün, bizim Sülo yapma etme demiş mahmutuma, buradan çıkamayız demiş ama dinlememiş Mahmutum, dinlememiş, "tereyağından kıl çeker gibi çıkarım" demiş, dalmış koca fabrika'ya, tam fabrikadan çıkarken bir güvenlik oracıkta bir tane sıkıvermiş beynine mahmutumun, yığılmış kalmış oracıkta.

 Vururlar hiç acımazlar dedi. Gözleri doldu. Hiç acımazlar. Hiç...

 Yürümeye başladı, arkasına bile bakmadın kayboldu gitti gözlerimin önünden bu garip adam.

 Sigara yakmak için  elimi cebime attığımda yeni aldığım ve içerisinden sadece bir tane içtiğim sigaram paketimden eser yoktu.