öncelikle şunu baştan söylemekte fayda var, bu hikaye bir devam hikayesi değildir. daha önce yazmış olduğum `8 yıl bir kızın peşinden koştum anlatıyorum ` adlı hikayemi canımın sıkıldığı bir gece sildim. bir kaç tane liseli diyeceğim embesiller yüzünden oldu bu. her neyse, bu hikayede böyle bir şey olmayacak. ben anam babam mahirin günlüğünü buraya tek tek geçireceğim, adım hakan. soluğunuz kesilecek okurken. ibret alacaksınız, şok olacaksınız. Mahirin günlüğünü herkesin okumasını istiyorum. bu günlük tüm insanlık tarafından okunmalı diye düşünüyorum hatta bana kalsa, bu cümlemin çok iddalı olduğunu düşünebilirsiniz, ben öyle olmadığını düşünüyorum,
ve öyle düşünenler...
gelin okuyun.
herkesin hayatında berbat bir gün vardır. 19 ağustos dediğinizde bir depremzedenin yüreği acır, 11 eylül dediğinizde bir amerikalı anne kan ağlar, bu tarihler belki size bir şey ifade etmez. birilerinin kan ağladığı tarih sizin için en mutlu gününüz dahi olabilir.
kan ağladığım, yüreğimin burkulduğu, başıma bir balyoz gibi inen gün 23 eylül 2003 tarihiydi.
ve bana hak verin!...
anam babam mahirin günlüğü...
başlıyor.
not: mahirin türkçesini anlayabileceğiniz bir türkçe'ye çevirerek yazacağım. konuya, kişilere, olaylara, kesinlikle dokunmayacağım. sadece türkçe'yi anlaşılabilir bir türkçe olarak yazacağım.
herkesin hayatında berbat bir gün vardır. 19 ağustos dediğinizde bir depremzedenin yüreği acır, 11 eylül dediğinizde bir amerikalı anne kan ağlar, bu tarihler belki size bir şey ifade etmez. birilerinin kan ağladığı tarih sizin için en mutlu gününüz dahi olabilir.
kan ağladığım, yüreğimin burkulduğu, başıma bir balyoz gibi inen gün 23 eylül 2003 tarihiydi.
O salı sabahı erzincanın en çok bilinen lisesi e.lisesinde babamı görünce içim acıdı. bir şeylerin olduğunu hissetmiştim sanki, hayatımda ilk defa babamı okulda görüyordum çünkü. babamın gözleri sabit bir noktaya bakıyordu.
babama sadece ne oldu diye sordum.
murat abini vurdular dedi.
babam o kadar çok soğuk kanlıydı ki..
olay şöyle gelişmişti. murat abim gece arkadaşlarıyla içmeye gitmişti. içkiyi o kadar çok kaçırmışlardı ki sarhoş olmuşlardı. sarhoşluğunda etkisiyle bir süre sonra birbirlerini küfür etmeye başlamışlar, abimim küfür etmesine sinirlenen en yakın arkadaşı cebinden çıkardığı çakısıyla murat abimi kalbimden bıçaklamıştı.
murat abim bir süre dayansa da yoğun bakımda sabaha karşı hayatını kaybetmişti.
23 eylül salı günü babam murat abini vurdular. dediğinde bir süre bir şey diyemedim.
sadece yere yığıldığımı hatırlıyorum.
toza bulandığımı.
çevreden insanların başıma üşüştüğünü...
sadece bunları hatırlıyorum.
ölüm toza bulanmak gibi miydi? bilmiyorum.
ama soğuk bir şeydi. çok soğuk bir şeydi.
o gün benim beynime bir balyoz indi.
babam murat abimi toprağa verirken hiç ağlamadı.
munzur dağı eteğinde küçük bir köydü bizimkisi. babam munzur dağına baktı, tüm ahaliye dedi ki: ey ahali. ben bugün ağlamıyorum. intikamımı aldığım gün oturup ağlayacağım. ben bugün ağlamıyorum ahali. varın gidin beni kötüleyin. gencecik oğlu öldü de ağlamadı deyin. deyin bunu, ayıplayın beni. tüm köy beni konuşsun, deyin. deyin bunu.
ağlamayacağım.
ağlamayacağım ahali.
yemin olsun ki ağlamayacağım.
ama ben söz veriyorum oğlum dedi mezara bakarak. biz ağlıyorduk,
and olsun ki oğlum intikamını alacağım. ve o gün munzur dağına bakıp
hüngür hüngür ağlayacağım.
tam 40 gün yas tutuldu köyümüzde. babam sakalını kesmedi 40 gün. ağaçlara siyah bezler bağladık. kuranlar okundu. 92 depreminden sonra Adana'ya göçmüş olan akrabalarımız geldiler.
çok sessizdi köyümüz.
abimi vuran adam, o şerefsiz, o it dölü gitti teslim oldu.
hepimiz sessizdik. siyahlar giyiyorduk. sakalları uzatıyordu büyüklerimiz.
41. gün babam gitti tıraş oldu.
siyah giymeyi bıraktık. abimin anısıyla yaşıyorduk hepimiz.
babam bana, git oğlum, sende amcanlarla adana'ya git. buraya bir kan döküldü. sen benim son oğlumsun. git, var git adana'ya git. burada hiç hoş şeyler olmayacak. dedi
ben bana ne denilirse onu yapıyordum. babam ne derse. küçük, minicik bir bavul hazırlandı. kolonyalarımı süründüm,
anam babam diyorum git dedi babam.
adana'ya gitmek için amcamlarla trene atladığımızda hayatımda ilk defa erzincan'ın dışına çıkıyordum. kocaman kocaman dağlar gördüm, sincaplar, türlü türlü renklere bürünmüş kuşlar gördüm, sivasın dağlarını gördüm, köpük köpük akan dereleri şaşkın şaşkın izledim. kocaman kocaman tünellerden geçtim, trende yolculuk gibisi yoktu.
aklıma murat abim geldikçe üzülüyordum. annemi, kız kardeşimi ve babamı çok özleyecektim.
murat abimi düşündükçe ölesim geliyordu.
tren bir yılan gibi kıvrılarak önce sivasa ardından kayseriye vardı. kayseri'de treni değiştirdik. kayseri'den niğdeye ardından adana'ya vardık.
adana'ya indiğimde başım dönmüştü. bu şehir hiç de hayal ettiğim gibi bir şehir değildi. ben adana'yı aynı erzincan gibi, dört tarafı dağlık, küme küme kargaların uçtuğu bir şehir olarak hayal etmiştim hep.
bu şehirde ne dağ vardı ne karga.
hiçbir şey yoktu. çok büyük bir şehirdi. yüksek yüksek binaları gördüğümde amcama insanlar depremden korkmuyor mu burada diye sormuştum.
erzincan'da bir tane bile yüksek bina yoktu. ödümüz kopardı yüksek binalardan.
adana'da yavuzlar adında bir semtte oturuyordu amcamlar. benim aklım murat abimde ve ailemdeydi.
üzülüyordum yaşadıklarıma. amcamgil 4 çocuklu bir ailedeydi. ne zaman bir komşularına benden bahsetseler herkes bana acıyarak bakıyordu. amcam beni m.m lisesine yazdırdı. ben meslek lisesine yazılmak istemiyordum ama dedim ya, bizde büyükler ne denirse o.
yavuzlar kulağı kesiklerin mekanıydı. adana'da ne kadar psikopat varsa yavuzlardaydı. her türlü torbacılar en çok işi burada yapardı, ben bunları zamanla gördüm. aklım erzincandaydı hep, çok kısa sürede ne boktan bir yere düştüğümü anlamıştım.
yavuzlar çok farklıydı. burası bir pislik yuvasıydı.
köyde ders çalıştığım günlerdeki gibi bir mahir olamazdım ben.
herkes psikopatken saf anadolu çocuğunu oynayamazdım.
olmadım. oynamadım da.
(hakan'ın notu, anam babam mahirin semti: http://www.youtube.com/watch?v=GTlF5uZMjd0)
okurken dinlemeniz tavsiye olunur: http://fizy.com/#s/152hsx
yavuzlarda okula gitmek için yürüyordum öylece otobüs durağına doğru.
3 kişi geliyordu karşımdan. bir tanesi durduk yere omuz attı bana, yere yığıldım, gülmeye başladılar. artist artis yürüme lan burada, boyunun ölçüsünü almayalım dedi içlerinden biri.
ayağa kalkıp yürümeye devam edecektim ki bir tanesi yumruk attı, bende yumruk atmak isterken karnıma bir tekme geldi. yere yığıldım. üçü birden tekmelemeye başladılar beni. hem dövüyor hem gülüyorlardı.
hiçbir şey yapamadım.
yediğim ilk dayak buydu.
daha sonra adının harun olduğunu öğrendiğim biri geldi yanıma. kaldırdı beni yerden. okula doğru tekrar yürümeye başladım. ceketim toza bulanmıştı. en çok buna sinirlenmiştim. dayak yemek pek koymamıştı. ceketim parçalanmıştı...
ceketim murat abimin ceketiydi.
okurken dinlemeniz tavsiye olunur:
http://fizy.com/#s/152hsx
yavuzlarda okula gitmek için yürüyordum öylece otobüs durağına doğru.
3 kişi geliyordu karşımdan. bir tanesi durduk yere omuz attı bana, yere yığıldım, gülmeye başladılar. artist artis yürüme lan burada, boyunun ölçüsünü almayalım dedi içlerinden biri.
ayağa kalkıp yürümeye devam edecektim ki bir tanesi yumruk attı, bende yumruk atmak isterken karnıma bir tekme geldi. yere yığıldım. üçü birden tekmelemeye başladılar beni. hem dövüyor hem gülüyorlardı.
hiçbir şey yapamadım.
yediğim ilk dayak buydu.
daha sonra adının harun olduğunu öğrendiğim biri geldi yanıma. kaldırdı beni yerden. okula doğru tekrar yürümeye başladım. ceketim toza bulanmıştı. en çok buna sinirlenmiştim. dayak yemek pek koymamıştı. ceketim parçalanmıştı...
ceketim murat abimin ceketiydi.
yavuzlarda okula gitmek için yürüyordum öylece otobüs durağına doğru.
3 kişi geliyordu karşımdan. bir tanesi durduk yere omuz attı bana, yere yığıldım, gülmeye başladılar. artist artis yürüme lan burada, boyunun ölçüsünü almayalım dedi içlerinden biri.
ayağa kalkıp yürümeye devam edecektim ki bir tanesi yumruk attı, bende yumruk atmak isterken karnıma bir tekme geldi. yere yığıldım. üçü birden tekmelemeye başladılar beni. hem dövüyor hem gülüyorlardı.
hiçbir şey yapamadım.
yediğim ilk dayak buydu.
daha sonra adının harun olduğunu öğrendiğim biri geldi yanıma. kaldırdı beni yerden. okula doğru tekrar yürümeye başladım. ceketim toza bulanmıştı. en çok buna sinirlenmiştim. dayak yemek pek koymamıştı. ceketim parçalanmıştı...
ceketim murat abimin ceketiydi.
harun denen bu çocuk otobüse benimle bindi. gittim yanına oturdum. bana yardım ettiği için çok teşekkür ettim. hangi liseye gittiğimi falan sordu. benden biraz büyük birine benziyordu. söyledim, güldü. neden güldün diye sordum: benim kız arkadaşımın gittiği lisede o lisenin hemen yanındaki c. lisesi dedi. hergün gidiyorum okula aslı'yı görmek için dedi.
hadi ya dedim. evet dedi. aslı'da o lisede dedi.
aslının adını o gün ilk o otobüste duydum.
ilk defa...
arkadaşlar iyi geceler!..yarın yazmaya devam edeceğim..okumayı sakın bırakmayın şok şeyler olacak ileride. daha neler neler var anlatacak...görüşmek üzere yarın. hikaye hakkındaki yorumlarınızı esirgemeyin!