Bakıyorum da kibrin ve öfkenin içinde boğuluyorsun. Her gün biraz daha batıyorsun.
Ne geçecek eline?
Oysa umut etmek için güzel günler vardı. Sen kibri seçtin, dev aynasında baktın kendine, hiç karşındaki insanı anlamaya çalışmadın, empati yapmadın. Gittikçe de yalnızlaşıyorsun.
Yalnızlaşacaksın daha, iliklerine kadar yalnız olduğunu hissedeceksin. Kimseye kalmadı bu dünya; ortalama 60-70 yıl yaşanılan bir hayatta değer mi bu öfke?
Ne gerek vardı bunlara? Oysa iyiliği yaşatmak, umudu yaymak, gülümsemek, aşık olmak vardı. Yalın ayak bir çocukla koşmak vardı, sevince, neşeye, güneşe doğru... Türkü tadında yaşamak vardı hayatı; avuçlarında bir kuşu beslemek, bir köpeğin kana kana su içişini izlemek, Faulkner okumak, kahkahalar atarak gülmek, deliler gibi dans etmek, insanlara yaşama azmi aşılamak, sevdiğin insanı doya doya öpmek vardı. Kendinle dalga geçmek vardı (şüphesiz bu insanı bir süre sonra eksikliklerini tamamlama ihtiyacına yöneltir ve yüceltir)
Ama sen ne yaptın?
Ümit öylece kaldı. Kibri seçtin, öfkene yenildin. Yalnızlaşacaksın. Soğuk bir yalnızlığın ortasında üşüyeceksin.
Çok ciddiye aldın bu hayatı. Sana da kalmayacak bu dünya... İyiliğe kalacak ama; umuda, sevince, yaşama ve yaşatma duygusuna, güzel çocuklara...