17 Ekim 2012 Çarşamba

Hayal Kurmak

Yılbaşı günlerinin kendine özgü klişeleri vardır. İyi bir yıl temennisi onlardan biridir misal. Yeni bir yılda bir şeylerin değişmesi, daha güzel bir yıl yaşama arzusuyla yapılır bu klişeler. Bende bu yazımı klişelerle dolduracağım. Adet yerini bulsun diye...

 Her yılbaşı yaklaştığında, ana haber bültenlerine haber yapılması için en klişe yoldur muhabirin eline mikrofonu alıp sokaklara çıkması...O malum sorudur elbette sorulan: Yılbaşı ikramiyesi size çıksa ne yaparsınız?

Verilen cevaplara dikkat edin: "Ev alırım, araba alırım, yardım ederim  fakir insanlara..." Bunların dışına pek çıkmaz. Düşünün trilyonlarınız var ama siz ev almayı hayal ediyorsunuz, araba almayı düşlüyorsunuz ve fakir insanlara yardım etmeyi düşünüyorsunuz. Klasik anlamda herkesin hayal edebileceği şeyleri hayal ediyorsunuz yani, bu ne demek biliyor musunuz?

Biz hayal kurmayan bir toplumuz. Hayallerimiz yok. Olsa bile hayallerimiz bile birbirine benziyor, ev almayı düşlüyoruz, araba almayı istiyoruz ve hani madem o kadar param var, gidip yardım edeyim fakir insanlara diyerek de vicdanlarımızı rahatlatıyoruz. O büyük ikramiye bize çıkmıyor elbette, tekrar o hayalsiz dünyamıza devam ediyoruz.

Hayal kurmayan insanlar ölmüştür. Düşünsene! Bir hayalin yok. Hayatta yapmayı istediğin, seni kamçılayan bir motivasyon aracın yok. En büyük eğlencen TV'de saçma sapan insanları izlemek, dedikodu yapmak,  koşuşturmaca içerisinde bir yaşam sürmek...

Şu an insanlığın kullandığı her türlü teknoloji, eser, araç gereç bir zamanlar hayaldi. 2012 yılında Felix denilen bir adam çıkıyor uzaydan Dünya'ya atlıyor. Uzay la uzay. İnsanlık sınırlarını zorluyor, bunu büyük bir riski göze alarak başarıyor üstelik. Milyonlarca insana belki de mesaj veriyor: "Sizin hayalleriniz bile benim yapacaklarımın yanından geçemez" diyor. Hayalsizliğe gömülmüş insanlığın beynine balyoz gibi inerek ilham veriyor.

İşin garip tarafı bu kadar gelişmelere rağmen binlerce yıl önce "Mısır Piramitleri" "İskenderiye Feneri" gibi insanlığa büyük eserler vermiş insanların hayallerinden ve yaşama tutkularından çok uzağız. En büyük paradoksumuz da bu... 

Bizler hayallerimizden uzaklaştıkça, hayallerimiz sıradanlaştıkça aslında yaşamdan ve hayatın güzelliklerinden de uzaklaşıyoruz.

Yavaş yavaş ölüyoruz sonra vesselam.

Hayallerimizi öldürmeyelim. Düşlerimizi çalmalarına izin vermeyelim. Onları yitirirsek her şeyimizi yitirmiş oluruz zira.  Buna izin vermeyelim.

 Düşlerimiz zenginleşsin...2013 yılında bir şeyler değişsin artık...Mutlu yıllar!