15 Mart 2012 Perşembe

Suriye

Suriye'de halk ayaklanmasının bugün birinci yılıymış. Arap baharı olarak adlandırılan süreci ne kadar doğru okuduğumuz bir muamma. Suriye'deki olaylara binaen basınımızda o kadar sığ yorumlar yapılıyor ki, sanki hepsi söz birliği etmişcesine aynı şeyleri söylüyor, paylaşılıyorlar. Süreci adam akıllı okuyabilen, meselenin bam teline dokunabilecek bir tane bile çatlak (!) ses çıkaran bir gazetecimiz yok. Hepsi copy-paste gazeteciliklerini bu olayda gösteriyorlar. Farklı sesin olmayışı da bakış açımızı daraltıyor desek yeridir.

Daha düne kadar dost olduğumuz Esad yönetimi, bugün neredeyse can düşmanımız. Öncelikle Suriye'de meydana gelen olaylar bir neden değil sonuçtur. Kökleri yüzlerce yıl geriye gidebilecek bir sürecin sonunda meydana gelen bu olaylar zinciri bizim yanı başımızda oluyor. Bizi ilgilendirmiyor diyerek işin içinden asla çıkamayız.

Bu olayla birlikte Türkiye'ye inanılmaz bir göç hareketi başlamış bulunmaktadır. Son zamanlarda artan bu göç sosyo-ekonomik anlamda Türkiye'de çıkabilecek yüzlerce soruna gebedir. Başlı başına sosyolojik bir incelenme vakasıdır. Misal Adana'da Esad'ın zulmünden kaçan yüzlerce Suriyeli insan var. Suriyeliler burada bir yaşam kurmaya çalışıyorlar. Dilleri farklı, kültürleri apayrı bir coğrafya içerisinde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Keza yoğunluk Suriye sınırındaki Hatay'da daha fazla lakin bu göç dalgasının Türkiye'nin her yerine yayılması yakındır.

 Suriye'de Esad ve yönetimi çok yalnız. Dünya'da şimdiye kadar her yanlız kalmış yönetim gibi şiddete başvuruyorlar. Çocuklar, kadınlar vahşice öldürülüyor. Koca dünya hayatında iki tane koyun güdememiş Annan'ı Suriye'ye göndermekten başka bir çare üretemiyor.


Suriye'de çocuklar öldürülüyor. Hemen yanı başımızda, dünya tarihine geçecek iğrenç bir katliam yapılıyor. Bir utanç  sergileniyor geleceğe.Yalnız kalmış, eli kanlı Esad şeytanının gözünü çoktan kan bürümüş durumda. Biz ise sadece izliyoruz vahşeti. Elimizden bir şey gelmediği gibi sorunun çözümü noktasında da zaten " Allah belanı versin Esad" demekten başka diyeceğimiz tek şey:

Çocuklar ölmesin.