31 Mart 2013 Pazar

Çocuk ve Demiryolu

Çocukken tren yoluna yakın bir yerde evimiz vardı. Arkadaşlarımla tren yolunda oyunlar oynardık. Bazen raylara madeni para, çivi koyar, trenin onları dümdüz etmesini beklerdik. Bundan müthiş bir haz duyardık. Sonra büyüdük, hayat tüm o demiryolu çocuklarını bir yerlere savurdu. Oyun oynamayı bıraktık. Rayların üzerine madeni para, çivi koyup bundan haz duymayı unuttuk. Büyüdük işte; zaten bir zamanlar zevkle yaptığımız şeyler artık bize bir zevk vermiyorsa büyümüşüz demektir. Büyüdükçe insanları gördüm, çocukken anlayamadığım, algılayamadığım şeyleri algılar oldum. İnsanların ne kadar bencil, korkak olduklarını gördüm. Şimdi diyorum ki: Keşke hep o rayların üzerine koyduğu madeni paranın, çivinin tren tarafından dümdüz edilmesini bekleyen çocuk olarak kalsaydım. İnsanların bu kadar bencil, bu kadar korkak olduğunu hiç bilmeyen o çocuk olarak kalsaydım. Hayat bizi keşke hiç savurmasaydı.

30 Mart 2013 Cumartesi

Savaş ve Çocuk


Sahilde oturuyorum. Denizi izliyorum, uzaklardan gemiler geçiyor. Deniz masmavi. Yaşlı bir adam, muhtemelen torunu olacak, bir çocukla  birlikte denizi izliyorlar. Arapça konuşuyorlar, onlar Suriyeli. Mersinde son zamanlarda nereye baksanız bir Suriyeli görmeniz mümkün. Onlara selam veriyorum. Çocuk gülümsüyor, adam ingilizce biliyor. Çocuğun olan bitenden haberi yok. Sadece gülümsüyor. Savaşın çirkinliklerinden, ölen insanlardan haberi yok. Adam yıllar sonra ülkesini bırakıp gitmiş. Anlatıyor:

"We came from Syria. Sadly, I've lost many people from my family. We had to escape from war. Sea is amazing, my grandson loves it much.  We sit here, watch sea for hous" diyor 

Ve sonra Türkçe "Ben çok özlüyorum Suriye" diyor. Elbette özleyecek. 

Aynı soruyu kendime soruyorum, belki farkında değiliz ama şöyle bir uzaklaşsak, hani o giden gemilere biz de binsek, biz de bal gibi özleriz. İçli köftesini, sokaklarını, denizini, belki bu ülkede küfür etmeyi bile özleriz.Her şeyini özleriz. 

Bir çocuk gülümsemesi saklayabilir o özlemleri; bir savaşı sana bir çocuk gülümsemesi unutturabilir. 

24 Mart 2013 Pazar

Vatan Gazetesi

http://pazarvatan.gazetevatan.com/haberdetay.asp?yaid=307&hkat=1&hid=20204

13 Mart 2013 Çarşamba

Bazen soruyorum kendi kendime: Hani çocukken yere bastığımızda ışık saçan ayakkabılardan aldığımız heyecanı neden şimdi de almıyoruz?
"Olmuyor işte, geri gelmiyor. Olmaz, o heyecan, o duygu çocukluğa özgü bir şey" dediğinizi duyar gibiyim. Tamam kabul ediyorum, öyle. Burada sayfalarca yazsam yine de öyle olacak biliyorum. Belki de hayatın bize yaptığı basit bir şakası bu eğlenmek için...
Ne yaparsan yap böyle olacak! Kaybedince anlayacaksın. Artık o heyecan, o merak çok uzaklarda kaldığında anlayacaksın. Ne yaparsan yap çok özleyeceksin. 
Bu saçma sapan şakalar karşısında bir tek özleyerek kaçmaya çalışacaksın işte!