Bu ülkenin en büyük sorununun insanların mesleğini sevmemesi ve mesleki eğitimin insanlara yeterli düzeyde verilmemesi ya da hiç verilmemesi olduğunu düşünüyorum. Evet, bütün sorunumuz bu! Diğer bütün sorunlarımızın ana sebebi olan sorun bu, her şeyin sebebi bu...Başka bir şey değil.
Dünya'nın neredeyse en verimli toprakları üzerinde yaşıyoruz. İklim, su, toprak ve ulaşım yönünden bir sıkıntısı olmayan bir coğrafyadayız. Bu bu ülke için bir zenginliktir; lakin bir zamanlar tarımın başkenti, tarımın büyük lokomotifi Adana kendi gettosunu yarattı artık, bu getto ve varoş yığınları içerisinde nerede bir sorun görsem altında mesleksiz bir insan çıkıyor. Adana şu an yapılan araştırmalara göre Türkiye'de en çok işsizliğin olduğu il konumunda...Şehrin tüm kahvehaneleri tıklım tıklım işsiz insanlarla dolu. Tüm bunlara rağmen şehre yapılan niteliksiz göçün önüne geçilebilmiş değil. Göç gibi ciddi bir olayın işsizliği tetiklediği bir gerçektir. Bu gerçeğe rağmen neden hâlâ bu şehir göç alıyor, bunun önüne neden geçilemiyor anlamış değilim.
Hani bazen izlediğimiz filmlerden çok etkileniriz, oyuncu kendisine verilen rolü öyle bir oynar ki ağzımız açık izleriz. O sahne "sahne" değil gerçek olur bir süre sonra bizim için; zihnimize kazınır. Sonu gelmeyen sinema sohbetlerinde anlatır dururuz ya...
Bugün yaşadığım sahne gerçekti ama ilk defa durum ben de biraz ters oldu. Gerçek olan bir sahnenin rol olabileceğini düşündüm zira anlatılanlar daha doğrusu duyduklarım sanki bir senaryo gibiydi, bir tiyatro oyuncusunun ezber çalışması gibi bir şeydi...
20'li yaşlarda bir genç o kadar büyük bir iç çekişle başladı ki anlatmaya... 1 yıl önce çok yakın bir akrabasının yanında işe başlamıştı. Haftalık 40 TL'ye çalıştığı işinden çıkmıştı o akrabası için;
- Köpek miyim lan ben? Köpek gibi çalışıyorum haftalık 20 Tl'ye, neyim ben? İnan Hakan insanlığımı unuttum. Kendimi bir köpek gibi hissediyorum, L.'nin (patronu) teks adında bir köpeği var, ona benden daha çok harcama yapıyordur...İnsanlığa, onura, ahlaka sığar mı bu? Ayıp değil de nedir gördüğüm bu çile?
20 yaşında hayatının baharında bir genç... Çalışmak istiyor ama iş yok. Evet iş yok, deli gibi iş arıyor her gün ama bulamıyor. Lise terk. Bir mesleği yok. Bugün bana kurduğu cümlelerin arasında: Hayattan soğudum, ölmek istiyorum, canımdan bezdim tarzında cümleler sıkça vardı. Kendisini teselli edemedim. Bir şeyler demek istedim, sadece yutkundu.
İnsanlar işsiz. Gencecik insanların tutunacakları, enerjilerini verebilecekleri bir şeyleri yok. Bu beyinlerin birçoğu, kendilerini bir süre sonra uyuşturucu bataklarında buluyorlar. Sıradan basit bir sosyolojik tespit değil bu...Bir gerçek.
Toplum olarak bizler bu insanlar neden bu hâldeler diye gerçekten düşünüyor muyuz? Bu insanlar neden mi sonuç mu? Bu insanlar neyin diyetini hayatlarıyla ödüyor? Bu soruların cevabını aramamız gerek.
İşsizlik iğrenç bir hastalıktır. Kanser gibi...Koskoca fabrikalar bomboş bu şehirde.Hastalık gün geçtikçe salgın bir hastalık gibi her yere yayılıyor. Bu sorunun gerek sosyolojik gerek psikolojik olarak şehre büyük bir tahribatı söz konusudur. Bundan mütevellit Adana "sosyolojik" bir patlamaya doğru gitmektedir. Bunlar ciddi anlamda incelenmeli, çözüm önerileri geliştirilmeli ve projeler oluşturulmalıdır.
Sorunu bu işsiz insanların üzerine atmak bence bir kolaycılıktır. Bu insanların sesini duyan hiç kimse yok. Kendi kaderlerine terkedilmiş durumdalar. Tüm bunların sebebi ise ellerinde tutunacakları bir mesleğin olmaması. Bu gerçekle toplum olarak artık yüzleşmeliyiz. Siyasetçilerimizi "gerçek" projelere teşvik etmeliyiz.
Velhasıl-ı kelam 21. YY'da Adana'da işsizlik rekoru kırılmış, şehrin tüm büyük fabrikaları kapatılmış, tarım bitirilmiş, insanlar kaderlerine terkedilmiştir. Yazın bir kenara. Tarihe kısa bir not düşmek istedim.
Şimdi hep beraber magazin programları başlamadan önce ne kadar çok kalkındığımızdan falan bahsedebilirsiniz. Size bu yakışır. Canlarım benim.