14 Ağustos 2013 Çarşamba

Mısır İçin

Mısır'da olanları kanım donarak izliyorum.  Ölen insanların sayıları net değil; kimi 600 diyor kimi 700. Katliam olduğunu anlamanız için rakamlara bakmanız yeterlidir. Eğer bir yerde ölen insan sayısı üzerinde söylenenler farklılık gösteriyorsa, orada katliam var demektir.

Katliamın olduğu bir yerde ölen masum insanlar vardır. Çocuklar, kadınlar... Hiçbir suçu olmayan insanlar vesselam.

Şu sorunun cevabını verebilecek biri var mı, Mısır'da bugün insanlar neden öldü? Hangi inanç, hırs, iktidar özlemi, çıkar bu kadar insanın ölümünü haklı kılabilir?

Verilecek hiçbir cevap yok biliyorum. Mısır'da darbe yönetimi canavarlaşmış durumda, zalimlerin  gözü hiçbir şeyi görmeyecek ve tarihte yapılmış katliamlar gibi yine çok kanlar akacak. Olan çocuklara, kadınlara olacak.

Ne oldu da bu hale geldiniz? Daha 3 ay öncesine kadar otobüste birbirine yer veren, piknik esnasında tuzunu paylaşan insanlar şu an birbirlerini öldürüyor. Bu kan, vahşet niye?

Aslında tüm soruların cevabı basit. Günümüzde savaşlar "böl, insanları birbirine kır, kurtarıcı olarak gir ve sömür," sistemi üzere kurulu. Bu bir komplo teorisi değil; Suriye'de, Mısır'da ve şu an yeryüzünde katliamların, savaşların eksik olmadığı tüm coğrafyalarda insanlar daha düne kadar bir şekilde birlikte yaşayabiliyorken, bugün neden yaşayamıyor?

Bizim farklılıklarımızı sahiplenmemiz gerek. Kim olursa olsun, bu topraklar Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli gibi nice hoşgörü bilginlerini, gönlü yüce şahsiyetleri barındırmış bir coğrafya. Bu topraklarda hoşgörü  okyanusu Mevlana'larımız var, gönlü yüce Yunus Emre'lerimiz var, yolu doğruluktan geçen Hacı Bektaşi'lerimiz var. Biz birlik olursak, koca Dünya bir araya gelse hiçbir şey yapamaz.

Türkülerimiz, sazımız sözümüz, nice şarkılarımız var.

Bırakalım artık şu kini, kibiri, kıskançlıkları, dedikoduyu, öfkeyi. Bizi ötekileştirmeye, ayırmaya çalışan kim olursa olsun, bir dur diyelim. İnadına selam verelim insanlara. Bizim gibi düşünmeyen insanlara... Birlik olalım. Hepimiz bu toprakların çocuklarıyız, piknikte paylaşacak tuzlarımız, otobüste verecek yerlerimiz var. Kimseyi  ama kimseyi kimliğinden ötürü yadırgamadan, ayıplamadan, tahammül etmesini bilelim. Zor değil; gerçekten zor değil, eğer böyle yapmazsak, sazlarımızda, masallarımızda, ninnilerimizde, türkülerimizde, destanlarımızda gözü olanların ekmeğine yağ süreriz.

Bunu anlamamız için daha kaç katliamı televizyondan izlememiz gerek?